Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu dikkat azlığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle karakterize olan nörogelişimsel bir bozukluktur. Çocukluk döneminden itibaren başlayan, ergenlik ve yetişkinlikte de devam eden bir süreçtir. Kişinin yalnızca okul veya iş hayatını değil, sosyal hayatını, ilişkilerini de etkileyen önemli bir sorundur.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun dikkat, hiperaktivite ve dürtüsellik olmak üzere 3 temel ayağı olduğunu belirttik.
Dikkatsizlik ailelerin ve öğretmenlerin en çok ilgisini çeken bulgulardandır. Genellikle bu aileler ve öğretmenler çocukla ilgili; “kendisine sesleniyorum ancak beni duymuyor, ona verdiğim görevleri sonuna kadar devam ettirmekte zorlanıyor” veya “uzun süreli dikkat gerektiren işlerden kaçıyor” şeklinde tanımlamalarda bulunurlar. Kişinin dikkat eksikliği tanısını alabilmesi için kendi gelişim dönemi içerisinde dikkat performansının ve süresinin çok daha kısa olması, verilen yönergeleri izlemekte, okul ödevlerini tamamlamakta zorlanması, zamanlama sorunları, çok sık hatalar yapma (örneğin satır atlama, basit matematiksel hatalar), unutkanlık şeklinde sorunlar olarak açığa çıkar. Dikkat eksikliği yaşayan bir çocuk ebeveyni veya öğretmeni tarafından dersleri için zorla oturtulsa bile, ufak uyaranlar nedeniyle, silgisini, kalemini düşürme, sürekli kıpırdanma şeklinde kendisini oyalayacak veya etraftan koparacak uğraşlar bulur. Peki, bu semptomların varlığı neyi etkiler; dikkat ve konsantrasyonda güçlük, bir konuyu anlamayı ve kalıcılaştırmayı zorlaştırır. Kişinin planlama ve düzenleme becerileri yeterince gelişmemiştir. Toplum içinde de konuları takip etmeyi, detayları yakalamayı zorlaştırır.
Bir diğer ana bulgulardan olan hiperaktivite aşırı hareketliliği gösterir. Genellikle yakınları tarafından sanki motor takılmış gibi hep hareket halinde olduğu, sakince oyun oynamakta veya etkinlik yapmakta güçlük çektiği, uygun olmayan durumlarda sağa sola koşturma, sınıfta gezinme, yerinde oturmama şeklinde belirtiler tanımlanır. Hiperaktif çocukların sadece aşırı bir hareketlilik halinde olması gerekmez, çocuğun ellerinin, ayaklarının kıpır kıpır olması ya da oturduğu yerden kıpırdanması da belirtilerdendir.
Üçüncü bulgumuz dürtüsellik ise dürtülerini, içinden gelenleri kontrol edememe, düşünmeden hareket etme, kendisine zarar gelip gelmeyeceğini fark etmeden hareket etme dürtüselliğin belirtilerindendir. Bu çocuklar sırasını beklemekte güçlük çeker veya başkasının konuşmasını keserek araya girer. Bu nedenle arkadaşlık ilişkilerinde de sorunlar yaşarlar. Sık sık uyarılara maruz kalırlar. Sınıfta sorulan soru tamamlanmadan yanıt verirler.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna ilişkin belirtilerin seyri gelişimsel dönemlere göre farklılık gösterebilir. Örneğin çocukluk dönemindeki aşırı hareketlilik ergenliğe doğru azalabilir ancak ergenlik döneminde de dürtüsellik yani tehlikeli davranışlara açıklık, davranım bozuklukları, suça eğilimli davranışlar, alkol ve madde kullanımına diğer çocuklardan daha erken başlaması, okul hayatındaki başarısızlıklar nedeniyle otoriteyle yaşadığı sorunlar, okuldan kaçma gibi konularda problemler daha çok artmaktadır. Aynı zamanda bütün bu süreçlere eklenen depresyon veya sonraki süreçle oluşan anksiyete, başka psikiyatrik bozukluklar tabloyu daha karışık hale getirebilir. Bu nedenle mümkün olduğu kadar erken tanı konulması ve tanı konulduktan sonra tedaviye başlanması bu tür sorunların yaşanmasını önleyecektir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yalnızca bir değil, birçok aşırılığın aynı anda bir arada olması ile karakterize olmuştur ve aynı anda olan bu aşırılıklar işlevselliği, öğrenmeyi ve toplumsal uyumu bozucu etki gösterebilmektedir.