[speaker]
Makaleyi Sesli Olarak Dinleyebilirsiniz
Kaygı bozukluğu olarak da isimlendirilen anksiyete problemi, kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren psikolojik sorunlar arasında yer alır. Kaygı ve endişe duygusunun olağandan çok fazla hissedilmesiyle ortaya çıkan anksiyete bozukluğu, kişinin öz güvenini düşürür, sosyal ilişkilerini zedeler ve fiziksel sağlığını da olumsuz yönde etkiler. Toplumun %18’inde bulunan kaygı bozukluğu, Koronavirüs pandemisi ve 2021 yazında patlak veren küresel yangın vakaları sebebiyle daha da yaygın hâle gelmiştir. Kaygılanacak konuların artması, daha önce anksiyete bozukluğu yaşamamış kişilerin bile bu sorunla karşılaşmasına yol açabilir. Peki bu süreçte kaygı bozukluğuyla nasıl mücadele edilir ve neler yapılmalıdır?
Kaygı Bozukluğu Nedir?
Kaygı, vücudu dışarıdan gelen tehlikelere karşı uyaran ve kişiyi tedbir almaya yönlendiren doğal bir duygudur. Savunma mekanizmasının en önemli parçaları arasında yer alan kaygı, olumsuz durumların art arda gelmesiyle birlikte gereğinden fazla tetiklenebilir ve anksiyete bozukluğu ortaya çıkabilir. Anksiyete bozukluğundan şikayetçi olanlar, son derece olağan durumlarda bile kendilerini gergin, endişeli ve kaygı dolu hissedebilir. Örneğin kendini değersiz hissetmek, insanlarla iletişim kurmakta zorlanmak, her koşulda umutsuz hissetmek ve olayların negatif noktalarına odaklanmak, kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin ortak noktaları arasında yer alır. Anksiyete bozukluğunun genel kaygı bozukluğu, panik atak, sosyal kaygı bozukluğu gibi çeşitli türleri de bulunur.
Kaygı Bozukluğu Neden Olur?
2019 yılından itibaren arka arkaya gelen kötü haberler, son dönemde artış gösteren kaygı bozukluğu vakalarının temel sebepleri arasındadır. Koronavirüs salgınının tüm dünyaya yayılması, virüsün öngörülemez bir şekilde yayılım göstermesi ve kimi vakalarda ölümlere varan hastalıklara yol açması, yine aynı tarihlerden itibaren dünya genelinde yaşanan orman yangınları, kaygı bozukluğunu artıran temel faktörler arasında yer alır. Küresel çapta gerçekleşen olumsuzlukların dünya ekonomisine darbe vurması ve geleceğin öngörülemez hâle gelmesi de kaygı bozukluğu vakalarının artmasına yol açar. Yaşanan belirsizlikleri endişeyle karşılayan gruplar arasında anne ve babalar da bulunur. Pek çok anne ve baba, çocuklarının sağlığı ve geleceği hakkında yeni endişelerle tanıştığı bu süreçte anksiyete bozukluğu atakları geçirebilir.
Kaygı Bozukluğuna Karşı Ne Yapılmalıdır?
Kaygı bozukluğu, medikal müdahaleyle ya da psikolojik terapilerle çözüme kavuşturulabilen bir rahatsızlıktır. Bu tedavi yöntemlerinin uygulanması için ise kişiye uzman hekim tarafından anksiyete bozukluğu teşhisi konmuş olması gerekir. Kendisini eskisinden daha kaygılı hisseden ancak kaygı bozukluğu teşhisi konmamış kişiler, çeşitli nefes egzersizleri ve pozitif düşünme çalışmalarıyla endişelerini kontrol altına alabilir ve sorunun hastalık seviyesine ulaşmasını önleyebilir. Şeker tüketimini azaltmak, vücudu öz güveni artıracak şekilde dik durmaya alıştırmak ve gelecek yerine daima şu ana odaklanmaya alışmak da kaygıları azaltmaya yardımcı olur.